Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.

YEŞİL CENNETİNE HOŞ GELDİNİZ

Yazılarımız

 
 
GÜNAHKARIM

ADIN ANILINCA YA RASULALLAH
YÜREĞİM BURKULUP GÖZLERİMDEN YAŞLAR DÜKÜLMELİYKEN
BAK GÖRKİ HALİMİ
SIZLAMAYAN BİR KALP,GÖZYAŞI DÖKMEYEN GÖZLERİM VAR
RUHUM UYUŞMUŞ,KULLUĞUM UNUTTURULMUŞ VE UNUTMUŞUM
KULLUK İÇİN GÖNDERİLDİĞİM ŞU KAİNATTA
HER ŞEYE KOŞTURMASINI BECERDİMDE
BİR TEK RABBİMİN YOLUNDA KONUŞMAYI BECEREMEDİM
ŞU VİRAN GÖNLÜM HERKESİ SEVMEYİ BİLDİDE
RABBİMİ SEVMESİNİ ÖĞRETEMEDİM
RUHUM KİRLİ , GÖNLÜM KİRLİ , AZALARIM KİRLİ
YARATAN RABBİME BİNBİR İSYANLA DOLU HER YANIM
ÖYLEKİ ŞU ZEHİRLİ DÜNYAYA ÖYLE BİR DALDIMKİ
BU MEŞGALE UNUTTURDU BANA BENİ BENLİĞİMİ
ŞİMDİ UTANÇ İÇİNDE GÜNAHLARIMIN  DİBİNDE BOĞULUYORUM
ÇIRPINMALIYIM KURTULMAK İÇİN BİLİYORUM
NE YAPACAĞIMI ŞARŞIRMIŞ ŞAŞKINLAR GİBİYİM
HESAP GELMEDEN ÖNCE AFFETTİRMELİYİM KENDİBİ BİLİYORUM
YA AFFETTİRMELİYİM YADA YANGIN VAR YOLUN SONUNDA
SEVİYORUM RABBİM SENİ DİYİYORUM
BAKIYORUM DA NE NAMAZIM NAMAZ NE DE HAYATIM İSTEDİĞİM GİBİ
YETMEZMİ DİYİYORUM RABBİME
YETMEZMİ DİYİYORUM NEFSİME
YETMEZMİ BU KADAR SEVDİĞİM DEDİĞİM ALLAHA İSYANIM
BEN BENDEN KAÇACAK BİR YER ARIYORUM ARTIK
AMA NE YAZIKKİ KAÇIŞ YOK ÇIKIŞ YOK
BÜTÜN HATALARIMLA KENDİMİ KAPINDA BULDUM YARABBİ
GÜNAHKARIM , PİŞMANIM VE SANA TEVBEMLE GELDİM RABBİM
SANA SENİN İSTEDİĞİN GİBİ KUL OLMADIĞIM İÇİN
ÖRNEK OLARAK GÖSTERDİĞİN PEYGAMBERİME LAYIK ÜMMET
OLAMADIĞIM İÇİN
NEFSİMİ DİNLEYİP EMİRLERİNİ HEP YARINLARA BIRAKTIĞIM İÇİN
BENİ AFFET
AFFET BENİ EY HER ŞEYİN SAHİBİ OLAN YÜCE RABBİM
BENİ TEMİZLE, ARINDIR , KURTAR BU NEFSİMİN BATAĞINDAN
KURTAR AMA GÜNAHLARIMIN KIYISINDA OLDUĞUM BİR ANDA DEĞİL
YÜREĞİM SENİNLE DOPDOLU OLDUDUĞU BİR ANDA
SANA HER ŞEYİMLE TESLİM OLDUĞUM BİR ANDA
BENİ SANA KAVUŞTUR RABBİM


SEMRA DAŞTAN
 
 

Dedim: Çok yalnızım.

Dedin: … فَإِنِّي قَرِيبٌ

Ben ki sana çok yakınım.( Bakara-186. )

Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.

Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ

Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret.( Araf-205)

Dedim: Buda senin yardımını ister

Dedin:.. أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ

Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?( Nur-22)

Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.

Dedin:.. وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ

(Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir.( Hud-90 )

Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?

Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ  

Allah’ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve ’ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? (Tevbe-104. )

Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.

Dedin:... اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ

Allah aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3.

Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!!!!!!.....

Dedin:... إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا

Allah bütün günahları bağışlayandır. (Zümer-53.)

Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?

Dedin:... وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ

Allah’tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur.( Ali İmran-135.)

Dedim: Ne kadar güzelsin Allah’ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.

Dedin:... إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

Şüphesiz ki Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.

Birden “İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var” dedim.

Sen de.... أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ

Allah kuluna yetmez mi?” (Zümer-36) dedin.

Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?

Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا

Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. (Ahzap-41/43. )

Kendi kendime dedim: Allah’ım seni çok seviyorum......

Ey Nebî, nefesini ver bize!
 

Seni bize peygamber; bizi sana ümmet edene hamdolsun!
Ve hamd yalnız O’na olsun!

Ey Nebî; sana, zaman denilen mâhluku sıyırarak aradan, mahcubiyetle, hasretle ve elbette muhabbetle sesleniyorum, haddim olmayarak.

Seni anlayabilme nimetinden beridir, görmeden sana inanıp bağlanmanın hadsiz hesapsız şerefini ve saâdetini tadıyorum, şükür ile...
Benim gibi belki kâinat da senin gelişine hiçbir zaman şâhit olamadı.
Âlemlerin nefes alışı belki senin hilkâtinle başladı.
Senden aldı sanki melekler zârafeti; senden aldı ahlâk, letâfeti...
Ve olacaksa bu arzın hüsranı, seni unutup yitirmekten...
Rabbinin nûrundan bir ziyâ idin sanki. Hiçbir şey bilmezken seni, belki sen Rabbinin “Ol” emrindeydin!
Âdemin tevbesindeydin, İbrahim’in duasında...
Nuh’un gemisindeydin, İsa’nın müjdesinde...

Ey Nebî, sen teşrif edince yeryüzüne, zaman belki yaratılışından beri en güzel, en mutlu ânını yaşadı.

Çünkü Âlemlerin Rabbinin “Habibim” dediği o mukaddes nûrunun gölgesi düşüvermişti arza.
Şerefine bu olayın, yer gök bayram etti. Nice küfür sarayı yıkıldı, nice küfür ateşi söndü zuhûrunun hürmetine, zuhûrunun haşmetiyle...

En çok Rabbin sevmişti seni.
Sen de en çok O’nu...
Sonra melekler sevdi seni, kanat gerdiler sana, başının üzerinde rahmet bulutu oldular kimi zaman...
Ve sonra insanlar!..
Ne güzel dostların vardı senin ey Nebî! Seni canından çok, her şeyden çok seven...
Sen güneşsen onlar ışığını senden alan yıldız oldular karanlık gecelerimize.
Sen son peygamberdin, sen Allah’ın Habibiydin!
Daha ötesi nedir ki?
Ve gelince vakit, bırakıp nûrundan bir parça bize, sen Refîk-i Âla ile vuslâta erdin.
Bize ise hep hüzünler düştü ey Nebî!
Bir boşluktu sanki senden ayrı kalmanın sonu!

Halbuki ne “zaman” açabilirdi seninle aramızı, ne de sonu toprak bir beden yakınlaştırabilirdi seninle bizi; farkedemedik...

Bilemedik! Senin o siyah gözlerinin nûru bir miskinin, bir fakirin gözlerinde saklıymış meğer; göremedik...

Bilemedik! Senin ellerinin sıcaklığını hissedebilmek için bir yetimin başını okşayabilmek yetermiş; düşünemedik...

Ve yine bilemedik ey Nebî; seni sevindirmek, senin gönlünde yer edinebilmek, karanlıklar içerisinde kalan bir kalpte sevginin ateşini yakabilmekmiş; beceremedik...

Yolda kalmışlığımızın, şaşıp durmuşluğumuzun kusuruna bakma ey Nebî!

Hani sen kral gibi değil de kul gibi yaşayan bir peygamber olmayı tercih etmiştin. Sıkıntı, ezâ, hüzün...

sanki Senin en yakın yol arkadaşlarındı.
Bir gün tok olursan bir gün aç olurdun.
Ve hani yatışsın diye açlığın, bir değil de iki tane taş bağlamıştın ya mübârek karnına!
Biz de sanki gönlümüze sayısız taşlar bağlamışız ey Nebî, seni unutmamıza sebep olan...
Sanki, sana muhtâç ruhumuzun üzerine demirden ve betondan yaptığımız gökdelenlerle koca bir şehir inşâ etmişiz de seni anmak istersek, seni bulmak istersek o şehrin sokaklarında kaybolup değil seni, kendimizi dâhi unutalım, bulamayalım diye!


 
Nefes ver sensiz kalmaktan, seni hatırlayamamaktan kurumuş gövdelerimize!

Nefes ver ki dile gelelim ve dem vuralım firâkından...
Nefes ver ki bize yeşersin gövdemiz, gülzar olsun bedenimiz...

Nefes ver bize; bitsin artık bu asırlardır süren ümmetinin kara kışı; nefes verdiğin baharları teneffüs edelim senin kokundur diye, kokusu sensin diye...

Ey Nebî! İçimdeki hüznümü hasretine adadım...


Ne zaman sensizliği tüm hücrelerimle hissedebilsem takatim kalmıyor.

Nefesim kesiliyor da, kanım donuyor.
Ey Nebî, yolda kalmışlığımızı yüzümüze vurma n’olur! Kafası karışmış

Pürkusur hâlimizle gelip de aklayamazsak kendimizi mizanda, bizi önce sen sitemli gözlerinle utancın nârına atma, n’olur!

Ey Nebî! Seni yaratılmış tüm zerreler miktârınca sâlat ve selâmla anıyoruz; utanarak...

Ey Nebî! Şefaâtini umarak...

Allah’ım! Peygamberimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına selâm olsun...


Allah’ım! Sen peygamberimize vesîleyi ve fazîleti ihsân et.

Ve onu vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd’a eriştir.
Âmin

Semra DAŞTAN





GEL EFENDİM

Seninle başladı bitsin seninle
Ve ben gün ve gün ben seni düşünürüm
Sen benim her şeyimsin ey sevgili
Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi
Ben hep uzaklara türkü yazarım
Sılam sın sevdamsın sabır taşımsın
Kalemim adından başka bir ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz
Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok
Sen benim her şeyimsin ey sevgili
Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benim deyişine
Aşkın beni tekşir eder sesim içine saklanır
Aklanırsa adım seninle aklanır
Efendim
Gözlerimi bağlasalarda bulurum seni
Ben türkülerde tanıdım fizanı yemeni
Anlasamki sesim sesine deymiştir
Bütün gemileri yakar gelirim.
Bu bir niyazdır…
En deli rüzgarların önüne sür bulut bulut.
Biryerde yanlış yaparsam elimi tut.
Son sözümü geride kalanıma söyler gelirim.
Bir et kemik torbası değilim ben.
Bir hasta raporu değil yazdığım.
Bir aşk mektubudur eyy sevgili.
Ve görmek için bakmaya gerek yok.
Her dilde güzel senin adın.
Meydanlar sarsılır sen ortaya cıkınca.
Yeter ki görecek göz olsun…
Vel hasıl uzun sözlere hiç gerek yok.
Yusuf’un dili hicabından lal olmalı seni anarken.
Ey benim tabibim tacidarım gün dönümüdür
Ben seni bekliyorum…

Bekliyorum Efendim Bekliyorum... Son nefesimde dahi olsa Gel efendim

Semra DAŞTAN



Yâ Nebi...
Şu halime bak
Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın,
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.
Hârimi Pâkine can atmak istedim durdum,
Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.
Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar,
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,
Önümde durmadı artık ne hanuman ne ocak.
Yıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı,
Üç ay tihame deyip çiğnedim beyebanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,
Yetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.
İradem olduğu gündür senin iradene râm,
Bir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.
Bütün hayakil-i hilkat ile hasbihal ettim,
Leyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.
Yanıp tutuşmadan yummadım gözümü,
Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir,
Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Üç beş sineyi hicran içinde inleterek,
Çıkan yüreklere husran mı, merhamet mi gerek.
Demir nikabını kaldır mezarı pâkinden,
Bu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.
nedir o meşale, nurun mu ya Resulallah
Sükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir âh....

Mehmet Akif Ersoy



YAGMUR


Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-i hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yasadım ki, yaşanmamış, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler şahının hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda anılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine asık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, bir gün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü askın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yasadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

NURULLAH GENC

Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!
Allahım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.

Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!

Dayanılamayacak dertten, insanı helâke götürecek talihsizlikten, başa gelecek fenalıktan ve düşmanı sevindirecek felaketten Allah’a sığınırız.

Allahım! Bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hataya düşmekten beni koru! Yaşadığım şu dünyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla! Dönüp varacağım ahiretimi kazanmama yardım et! Hayatım boyunca daha çok hayır yapmama imkân ver! Her türlü kötülükten kurtulmamı sağlayacak bir ölüm nasip et!

Allahım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurları, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allahım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.

Allahım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lütfettiğin afiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezadan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.

Allahım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve kabir azabından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takva nasip et ve onu her türlü günahtan temizle; onu en iyi temizleyecek sensin. Ona yardım edip eğitecek sadece sensin. Allahım! Faydasız ilimden, korkmayan kalpten, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.

Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur

Allahım! Cehennem fitnesinden, cehennem azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.

Allahım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan sana sığınırım.

Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim kalbimi dininden ayırma!”

Allahım! Senin rahmetini kazandıracak, bağışlamanı sağlayacak işler yapmayı, her türlü günahtan uzak durmayı, bütün iyilikleri işlemeyi, cennete kavuşup cehennemden kurtulmayı nasip etmeni niyâz ediyorum.

Allahım! Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin sana sığındığı şerlerden biz de sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir. İnsanı dünya ve âhirette muradına ulaştıracak sensin. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.
Amin…

Semra DAŞTAN

Semra DAŞTAN


 
Bügün 4 ziyaretçikişi burdaydı!
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol